|
 |
MİSAFİR KISMETİ İLE GELİRMİŞ |
Avın yapıldığı şehir : Bilinen Turna Avlağımız
Hava ve suyun durumu : Güneşli ve hafif rüzgarlı, Su berrak
Avda kalınan süre : 22 Temmuz 2009 5 saat
Kullanılan ekipman : Turna için at-çek takımlar
Yakalanan avın tür ve boyutları: 11 Adet Turna ve muhtelif boylarda salınanlar |
|
YAPILAN AVIN HİKAYESİ:
"Misafir kısmetiyle gelir" Rahmetli dedem hep bu lafı söylermiş. Nereden bilirdim Gökhan’ın taa Denizliden gelip hayatımın balığını tutmama vesile olabileceğini.
Hikaye şöyle başlıyor. Temmuz başı sevgili kardeşim Gökhan arayarak ay içerisinde yıllık izinlerimizi ayarlamamızı ve ailelerle beraber tatil yapmamızı istedi. Maalesef bu senede Ankara’ da pineklemem gerektiği için bu teklifi kabul edemedim. Ceza olarak tatil dönüşü Ankara’ya uğrayacağını ve en az 3 gün av yaptırmam gerektiğini de söyledi. Ne yapalım böyle cezaya can kurban.
Beklediğimiz tarih gelmişti ki benim en yoğunlaştığım hafta Gökhan çıka geldi. Maalesef elde olmayan nedenlerden dolayı bu güzel cezamı çekemeyecek ama bu hafta içi 1 günde olsa onu balığa götürebilecektim. Teklifi ve mazeretimi kendisine bildirdikten sonra Çarşamba günü beraber av yapmak üzere sözleştik. Anlayışlı adamdır sağolsun, planladığım 3 gün için çok güzel şeyler düşündüm ama olmadı maalesef. Ama olsun Gökhanla 1 gün bile benim için yeterliydi, yıllarca beraber av yaptığımız, külüstür arabalarda avlaklarda mahsur kaldığımız, aynı tabaklara kaşık salladığımız, aynı çadırda koyun koyuna yattığımız ve her şeyimizi paylaştığımız adamdı ve ben gerçekten onu özlüyordum. Ama çok iyi biliyorum ki ekmek parası ve geçim sıkıntısı insanı yerinden yurdundan sevdiklerinden ediyor. Canımız sağolsun.
Çarşamba sabaha karşı beni almaya gelen Gökhanla beraber bütün malzemeyi arabamıza yükledik ve yine tozlu yollara düştük. Bu sene büyük balık konusu bende fazlasıyla yer etmiş olacak ki, yurtdışı bir siteden getirttiğim ama 0,28 yerine 0,38 çıkan Berkley misinayı sarmıştım makinemin birine. Sıkıntı yaratacağını biliyordum atışlarımda ama kullanayım boşuna beklemesin diye sardım.
Sabah botu şişirip malzemeleri yükleyip suya açılmamız 6:10 u buldu. Bismillah deyip oltaları suyla yeni buluşturmuştuk ki ilk balık oltamdaydı. Gün bereketli geçecekti belliydi. İlk balığı kıtkamıza taktıktan sonra bizden başka ortalıkta avcı görünmemesinin de avantajını kullanarak yeni yerleri gezmeye başladık. Ama tahmin ettiğim gibi yeni sardığım misine istediğim atışları yapmama mani oluyor ve sık sık kusuyordu, geri sarıp lanetler okuyarak kaldığım yerden devam ediyordum. Kullandığım makinenin diğer kafasında ip misine sarılıydı fakat onuda kullanmak istemiyordum zira görüntü veriyordu. Yeni misinamın özelliği suda görünmemesiydi ve renkten renge giriyordu. En kısa sürede istediğim kalınlıkta olanlarından getirteceğim. İrili ufaklı çok sayıda balık tutuyorduk kah salıyor kah kıtkamıza takıyorduk. Oltam çok güzel bir koyda sağlam bir ilişken takıldı. Baya derinden zorlayarak çıkardığım ağı görünce sinirlerimiz baya gerildi. Hemen botun önündeki malzemeleri arka kısıma alarak ağı toplamaya başladık. Botun ön kısmını doldurmamıza rağmen ağın biteceği yoktu ve kalanını keserek bizdeki kısmı karaya çıkarttık ve çalıların arka tarafına attık. Kalan kısmınında ucu-bucağı görünmüyordu. Zaten icraat üzerinde yakalanıp dayak yeme ihtimalide vardı. Biz avımıza kaldığımız yerden devam ediyorduk ki ağın diğer ucundan toplamaya başlamışlar bile. Allahtan bizi görmediler, birazda tırsmıştım zaten. Hemen karşı kıyıya geçip avımıza oradan devam etmeye başladık.
Yine irili ufaklı Turnalar oltalarımızı yoklamaya başlamıştıki, ne olduğunu anlayamadan kendimi bir savaşın içerisinde buluverdim. Misinam bir sağa bir sola geriliyor, kalamadan çıldırmışcasına ses geliyor ve ben balıkla baş edemiyordum. Resmen bizi sürüklemeye başladı, nereye isterse oraya çeviriyordu koca botu, tam kamışlara doğru yönelmişti ki Gökhan hemen çapa atarak botu sabitlemeyi başardı. Sazlıklara girseydi işimiz çok zordu. Motorla üstünede gitmek istemiyordum çünki mücadele kısa sürecek ve zevkli kısmı heba olacaktı.
Botu sabitlemeyi başarınca Gökhan’da kamera çekimine başladı ama tam anlamıyla istediğimiz kalitede bir çekim olmadı. Balığın büyük olduğunu tahmin ediyordum ama görünce resmen ikimizinde dili tutuldu. Kısa bir mücadeleden sonra botun yanına getirdiğim balığı Gökhan sağolsun elindeki kepçeyle izlemekle yetindi. Balığın kepçeye girmeyeceğini anlayınca bezle tutarak almasını söyledim fakat cesaret edemedi bizimki. Balık tekrar kuyruk vurup derinde dalınca oltamı verdim Gökhana ve çantamdaki 2 bezi ellerime alarak balığı bana yaklaştırmasını istedim. Gökhan ısrarla balığı elle almamamı bir tarafımı parçalattıracağımı söyleyip duruyordu fakat bu canavarı kaçırmaya hiç niyetim yoktu. Gökhan balığı tekrar botun yanına getirince suya eğilip elimdeki bezlerle solungaçlarından tutarak botun içine çektim balığı.
Kafasını çok sağlam kavradığım için korkum yoktu, hemen balığı bacaklarım arasına alarak botun içine oturdum. Kalbim damarlarımı patlatırcasına, yerinden çıkacakmışcasına atıyordu ve mücadelenin galibi bendim. Hemen balığı kalın bir çamaşır ipiyle bağlayıp fazla yaramazlık yapmasını engellemek için ufak bir cerrahi müdahele yaparak yedeğimize aldık. Uzunca bir sakinleşme sürecinden sonra dönüşe karar verdik ve yolda aynı balığın kardeşimidir nedir bir tane daha oltamı gerdi. Bu sefer botun hemen dibinde almıştı oltayı, fazla mücadele etmeye fırsat kalmadan kepçeyi gören canavar yemi bir şekilde kusup geldiği karanlıklara geri döndü. Tabi bizim Gökhan 2 senedir bu tür bir av yapmıyordu ve hamlamış olacak ki kepçeyi balığın burnuna dayayınca çıldıracağını unuttu.Az kaldı çifte rekor oluyordu. Saat 10:30 olmuştu ve bizde son tutulan canavar öncesi kıtkada yerini alan 10 balıkla beraber 11 balığımız vardı. Salınanları kaçanları da sayarsak Gökhanın da benimde 3 günlük av planlarımıza eşit geldide arttı bile. Gökhan taa oralardan kalktı geldi ve böyle bir av gerçekleştirdik. Başkası anlatsa güler geçerdim.
Saat 11 e gelirken kıyıdaydık ve botumuzu toplayıp yemek faslına girdik, niyetimiz iyice dinlenip dönüş yoluna öyle geçmekti. Ben bu adamı seviyorum be Abisi Efo’ya hiç benzemiyor. Bir sofra hazırladıki yok yok, zaten oldu bitti böyleydi, severdi yemek hazırlamak ve yedirmek işini. Mükellef bir sofradan sonra balıklarla tekrar fotoğraf çektiriyorduk ki parçaladığımız ağın sahiplerinin bizi aradıklarını başka bir teknede avlanan avcılara sorarlarken duydum. Zaten yeterince kalmıştık ve hemen yola çıktık, tatsızlık yaşansın istemiyordum, zaten ağcıların teknesi de burnunu bize çevirmiş geliyordu bile.
Bu arada söz konusu canavarı doğacak yiğenim Rüzgar bebeğe vitamin olmak üzere Gökhan’a teslim ettim. Botta ölçtüğümüzde 103 cm geldi, Gökhan birde evde ölçmüş 104 cm geldi dedi.
Sanırım tekrar ölçsek 110 cm ye yaklaşmıştır. :-))
Neden tahnitini yaptırmadın diyenleri şimdiden duyuyor gibiyim ama bu seferlik böyle oldu, inşallah bir dahaki canavara.
Gidişiyle uzun süredir beni burada yalnızlığa terk eden Gökhan, ( Av partneri manasında ) çok teşekkür ederim kardeşim, iyiki varsın.
Coşkun BOZALAN 22.07.2009
|
 |
|
|
|
 |
|
Daha önce ilan edildiği üzere, 11 Şubat 2023 tarihinde yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeni ile 1... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
RASTGELE-DER'İN KURULDUĞU 2002 YILINDAN BU YANA AMATÖR BALIKÇILIK İLE İLGİLİ MEVZUATTA NELERİN DEĞİŞİMİNİ, GELİŞİMİNİ SAĞLAYABİLDİK? |
Bilindiği üzere Derneğimiz RASTGELE-DER'in Tüzüğünün amaç maddesinde yer alan "amatör balık avcılığı... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
KENE Mİ TEHLİKELİ, YOKSA ÇENE Mİ? |
Her sene bir kere, nadiren iki kere fırsat bulduğumuz bir maceramız var. Bu macera 3-4 günlüğüne Kız... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
DOSTLARLA AVLANMAK |
Dostluk kavramı herkes gibi benim için de çok değerli bir kavramdır. Bu zamanda dost bulmak tabiri c... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
EŞİM NASIL BALIKÇI OLDU? |
Çoğu erkek eşi balık avına çıkmadığı için bu güzel zevkten mahrum kalıyor.Ben bu k... |
yazının devamını oku » |
 |
|