|
 |
DERNEK YÖNETİM KURULU TURNA AVINDA |
Avın yapıldığı şehir : Kapulukaya Barajı
Hava ve suyun durumu : Hava Güneşli, Su Sıcak
Avda kalınan süre : Yaklaşık 14 saat
Kullanılan ekipman : Spin Takım, çeşitli kaşık,sasi ve mepps
Yakalanan avın tür ve boyutları: 55-60 cm arası 12 adet turna |
|
YAPILAN AVIN HİKAYESİ :
Derneğimizin Yönetimine geldiğimiz günden bugüne kadar Yönetim Kurulu olarak beraber av yapamanın eksikliğini devamlı hissetmiştik.
Bir kaç kez beraber ava gitmeye niyetlensek de bazı arkadaşlarımızın o gün müsait olmamaları sebebiyle bu hep ertelendi. En son başkanım ile birlikte yeni oluşturulan web sayfası ve forum için Hadi abinin evine giderken, "Başkanım, gel bu hafta sonu hep birlikte turna yapalım" dememle birlikte organizasyonun başlangıç aşaması şekillenmeye başladı. Pazartesi günü Yönetim Kurulunda olan arkadaşları arayarak hafta sonu için planlarının olup olmadığını sordum. Hemen hemen hepsinden olumlu cevabı aldıktan sonra hafta sonunu beklemeye başladık. Her ne kadar Yönetim Kurulu olarak ava gitme kararı aldıysak da, Web sayfası ve Forumun oluşması aşamasında bizlere ellerinden gelen maksimum desteği sağlayan Dinçer ve Kerem'e de haber vererek organizasyon 7 kişi olarak belirlendi.
Cumartesi günü saat 13.30'da Başkanımın evinde toplandıktan sonra (ki hadi abi ve ben yarım saat gecikmeli buluşma noktasına vardık) yola çıktık.
Yaklaşık 1,5 saat süren yolculuktan sonra saat 16.00 sularında avlağa vardık. İki tane muz kabuğu teknenin kurulmasından sonra iki ekip olarak ava başladık. Birinci ekipte Tarık abi, Hadi abi, Burak ve Dinçer, ikinci ekipte Gürsel, Bahadır abi ve Kerem vardı.
Daha önceden denenmiş olan koylarda akşam balığını almak için at çeklere başladık. Benim favori olan yemim (ki gün boyu hiç değiştirmedim) ile ilk balığı ben aldım. Daha sonra Kerem bir tane limit altı aldı ve suya iade edildi. Ben bir tane daha aldım ve kıyı boyunca hareket ettik. Koylarda geçmiş avlara nazaran otlar belirgin bir şekilde büyümüştü. Yine otlu olan bir koyda at çek yaparken, attığım olta tam otun üstüne düştü. Oltayı çekmeye başlamamla takıldığını sandım. Biraz uğraştıktan sonra ağır ağır gelmeye başladı. Ama hiç bir hareket yoktu.
Taa ki, 20 metre ileride balığın kafasını görünceye kadar. Şimdiye kadar görmüş olduğum en büyük turna kafası idi. Zaten balığı görmemle balığın suya girmesi bir oldu. Oltanın kalama ayaranı yapmama rağmen balığı yanaştırmam mümkün olmadı. 7 bilyeli olan makine balığı çekmiyordu. Ama balık 3 kişinin olduğu muz kabuğu tekneyi rahatlıkla kendine doğru çekmeye başlamaştı bile. Bu sırada Bahadır abi kamera ile çekim yapmaya başlamıştı. Kullanmış olduğum misineye güveniyordum. Hatta yolda Bahadır abiye misenin iyiliğinden de bahsetmiştim. İlk defa böyle bir balıkla uğraşıyordum. Bir kamışın neredeyse "O" harfi şeklini aldığını ilk defa gördüm. Ancak balıkla olan mücadelimizi yoğun otluk olan bölgede balığın ota sarmasıyla ve çok övdüğüm misenin kopmasıyla kaybettik.
Ama o adrenalin, o heyacan hala ellerimin arasında duruyor.
Balığı bütün olarak hiç göremedik. Ama yaptıklarından 1 metrenin üzerinde olduğu kesindi. Bu koydan ayrılıp diğer koylara doğru devam ettik. Favori yemim gitmesine rağmen, eşdeğer renkte başka bir yemi oltaya takarak ava devam ettim. Bir sonraki koyda tekrar turnaya taktırdım. Bu sefer balığı kayığın yanına kadar getirmememize rağmen bizi görmesiyle kafa atıp ağzındaki yemi suya bırakması bir oldu. Kaçan iki olmuştu ve her ikisi de iriydi. Bu kaçanı gördüğümüz için 80-90 cm arası olduğunu söyleyebilirim. Bir sonraki koyda aynı ebatlara yakın bir tane daha balığı kaçırdıktan sonra kamp alanına yavaş yavaş geri dönmeye başladık.
Toplamda 4 tane balık yakalamıştık. 3 tanesini ben, 1 tanesini Kerem aldı. Bahadır abi akşam balığında kısmetsizdi sizin anlayacağınız.
Diğer ekiple haberleştikten sonra dönüş yolunda Tuncay abi ve Levent abiye rastadık. Kısa bir sohbetin ardından (hava kararmaya başlamıştı çünkü) kamp alanına döndük. Diğer ekip tam kamp alanının yakınlarında yardıma ihtiyaçları olduğunu haber verince kurtarıcı tim olan Tuncay ve Levent partnerler Tarık abilerin yardımına koşup, kayıklarına kamp alanına getirdi. Kamp alanında ateşler yakıldı, yemekler hazırlandı (Kerem sağolsun bütün bu işleri organize etmesini bildi) doktorumun yaptığı güzel salata eşliğinde yemeğimizi yedik ve kaçan balık hakkında konuşmalar yaptıktan sonra, Keremin itina ile hazırladığı kumpirlerimizi yedik.
Diğer ekipte bulunan Burak ve Dinçer hafta sonu işleri olduğu için kampı cumartesi gecesi terk ettiler. Onlarla vedalaştık ve biz de bir müddet daha sohbet ettikten sonra ertesi günkü av için uykuya daldık.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tekrar suya indik. Bizim ekip hiç fire vermeden ava başladık. Sabahın ilk balığını yanlış hatırlamıyorsam Kerem aldı. Ardından ben 2 tane aldım. Daha hava alacakaranlık sayılırdı. Böyle başlayınca gün boyu avın çok verimli geçeceğini düşünerek, akşam yoklamış olduğumuz avlakları tekrar yoklamaya başladık. Ama olay düşündüğümüz gibi pek olmadı. Koylarda tek tük de olsa üçümüz de balık almayı başardık.
İlginç olay ise dönüş yolunda yaşandı. Sırtı yaparken uyuyan Kerem, oltasına balığın vurmasıyla bir anda uyandı ve "aldı abi" dedi. Ben motoru durdurdum tam oltayı çekmeye başladığım sırada benim yemimi de balık aldı. İki kişi aynı anda balığı çekmeye başladık. Benim balığın aksiyonlarından biraz iri olduğunu anlayınca Kerem "abi ilk önce seninkini alalım, seninki biraz iri gibi duruyor deyince" kepçe üstadı doktor benim balığı kepçeledi, balık içindeyken Kerem'in balığını alınca her üçümüzün yüzünde de bir tebessüm oluştu.
Kamp alanına vardığımızda diğer ekibinde yemeklik turnaları aldığını görünce sevindim. Kamp alanının temizlenmesi, kayıkların toplanması ve arabaların yerleştirilmesinin ardından hatıra fotoğraf çekerek dönüş yolculuğuna başladık. Evlere vardığımızda saat 15.00'ı gösteriyordu. Gecenin yorgunluğu, bir de kaçan büyük balığın vermiş olduğu kırgınlık bir araya gelince uyku kaçınılmaz hale geldi.
Tüm dostlara buradan teşekkür ediyorum.
Her zaman derler ya "Kaçan Balık Büyük Olur" diye, bu sefer gerçekten kaçan balık çok büyüktü.
Hayatımın balığıydı. Buradan çıkan sonuç ne olursa olsun turna avında ip misine kullanmanın gerekliliği olmuştur. Bir daha böyle bir balıkla karşılaşırmıyım bilmiyorum ama, makinemde ip misine olacağını biliyorum.
Diğer ekip de gün boyu yaşadıklarını buradan paylaşacaklardır.
Herkese Rastgelsin.
Gürsel AVCI (Eylül 2008)
-0- -0- -0-
Sevgili Gürsel'in verdiği pas ile devam edeyim. :-))
Arkadaşlar, o bölgede çok toraman var.
Cumartesi günü saat 18:00 - 18:30 arası benim muz kabuğunda Hadi Ağabey, Dinçer, Burak ve ben kıyıları sırtı ile veya koylara gelince at-çek ile avlıyoruz. Diğer ekip karşı sahilden ilerliyor. Hatta bizden epey uzaklaştılar.
Küçücük bir koya geldik. Uç kısmını sazlar kaplamış. Kayığın pozisyonunu rüzgarı arkadan almaya ve atışımız yönüne hareket etmeye elverişli duruma getirip, motoru susturdum. Her zamanki gibi sessizce koya girmekti amacım.
Sazların tam önünde, bizden 14-15 metre ötede, hedefe yapılan saldırı sonucu balığın hareketi ile su rahat bir metre kadar yukarı fışkırdı. Hiç birimiz o hareketi yapanı görmedik. Ama o bir dinoydu. Tabii ki tam sessizlik hakim oldu birden.
Burak suyun hareketlendiği yöne doğru yemini kondurdu ve geldi dedi. Gelen eğer o şamatayı çıkartan hayvan ise şenlik var. Kepçe elimde ayağa kalkıp beklerken gördüm onu. Dinçer'de görmüş.
Sarımsı, karnı sarkık ve berrak suda gördüğüm kadar bir metrenin kesinlikle üzerinde, vücut çapı 20 cm.yi geçkin ve tahminim dişi bir turna.
Kayığa paralel, ancak ters yönde. Yani bana bakıyor.
Elimdeki kepçe her nedense sarı, lacivert bir misinadan örülmüş. Kepçeyi yavaşça suya soktum. Alttan kepçeleyip kaldırmaktı amacım. Ama hayvan halen kepçe mevzilinden 2-3 metre daha uzakta.
Turnanın sağa doğru kafa attığını gördüm ve Burak'ın misinanın boşa çıkması bir oldu.
0.30 luk misinaya kürdan muamelesi yaptı ve ağzında kaşıkla gitti toraman. Burak debriyajı da hiç kullanmamıştı.
Karar verdim. Renksiz misinadan kepçe ağı bulmam ve kullanmam lazım. Umarım yem o hayvanın galsamalarına oturmamıştır. Ağzında ise yemi büyük bir ihtimalle atacağını biliyorum, ama daha derindeyse işi zor.
O bölgede daha bir çok toraman olduğunu sanıyorum. El deymemiş, derin ve doğal yem açısından bu mevsimde bile halen zengin. Ama ağcılar o el deymemişliği keşfetmiş. Ellemek ne kelime mıncıklıyorlar.
Akşam her şey muhteşemdi. Hele Kerem'in kumpirler.
Mücadele edilesi turnaların haberlerinin devamı olur umarım.
RASTGELSİN.
Tarık ERSAL (Eylül 2008)
|
 |
|
|
|
 |
|
Daha önce ilan edildiği üzere, 11 Şubat 2023 tarihinde yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeni ile 1... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
RASTGELE-DER'İN KURULDUĞU 2002 YILINDAN BU YANA AMATÖR BALIKÇILIK İLE İLGİLİ MEVZUATTA NELERİN DEĞİŞİMİNİ, GELİŞİMİNİ SAĞLAYABİLDİK? |
Bilindiği üzere Derneğimiz RASTGELE-DER'in Tüzüğünün amaç maddesinde yer alan "amatör balık avcılığı... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
KENE Mİ TEHLİKELİ, YOKSA ÇENE Mİ? |
Her sene bir kere, nadiren iki kere fırsat bulduğumuz bir maceramız var. Bu macera 3-4 günlüğüne Kız... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
DOSTLARLA AVLANMAK |
Dostluk kavramı herkes gibi benim için de çok değerli bir kavramdır. Bu zamanda dost bulmak tabiri c... |
yazının devamını oku » |
 |
 |
EŞİM NASIL BALIKÇI OLDU? |
Çoğu erkek eşi balık avına çıkmadığı için bu güzel zevkten mahrum kalıyor.Ben bu k... |
yazının devamını oku » |
 |
|